Vecihi Hürkuş, Büyük Türk Tayyareci

Başlatan Tekyürek, 25 Ekim 2014, 01:24:40

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.



 TAYYARECİ  VECİHİ HÜRKUŞ



Vecihi Hürkuş, İstanbul, Arnavutköy Akıntıburnu’ndaki  yalıda 6 Ocak 1896 (1311) tarihinde doğdu. Babası İstanbul’lu bir aileden Gümrük  Müfettişi Faham Bey, annesi Vidin’de doğmuş, üç yaşında İstanbul’a gelmiş Zeliha  Niyir Hanım’dır. Üç yaşında iken babası ölmüş. Çok genç yaşta dul kalan annesi  ile geniş bir ailenin içinde amcalar, halalar, enişteler, yengeler, ağabeyler ve  ablalar ile birlikte büyümüş. Bir süre sonra Harbiye’de eskrim ve resim hocası  olan amcası Şekür Bey’in yanına sığınmışlar, sonra da annesi ve kardeşleriyle  Üsküdar’a yerleşmişler.



Üç kardeşin ortancası olan Vecihi çok canlı ve  hareketli bir çocuktu. İlkokulu Bebek’te okudu, Üsküdar’da Füyuzati Osmaniye  Rüştiye’sinde ve Üsküdar Paşakapısı İdadi’sinde okudu, sanata olan ilgisinden  Tophane Sanat Okulu’na geçti ve bu mektebi bitirdi.



1912’de Balkan  Harbi’ne eniştesi Kurmay Albay Kemal Bey’in yanında gönüllü olarak katıldı.  Edirne’ye giren kuvvetler içinde yer aldı. Balkan Harbi sonunda İstanbul Ordu  Kumandanlığı tarafından Beykoz Serviburun’daki esir kampına kumandan oldu.  Tayyareci olmak istiyordu. Yaşı küçük olduğundan makinist mektebine aldılar.  Makinist olarak Birinci Dünya Savaşı’na girerek Bağdat cephesine uçak makinisti  olarak gönderildi. Orada bir uçak kazasında yaralanarak İstanbul’a döndü.  Yeşilköy’deki Tayyare Mektebi’ne girerek tayyareci oldu.



1917  sonbaharında Kafkas cephesine, 7. Tayyare Bölüğü’ne atandı. Orada bir uçak  düşürerek Kafkas Cephesinde uçak düşüren ilk Türk tayyarecisi oldu. Bir hava  savaşında yaralanarak düşünce uçağını yakarak Rus’lara esir oldu. Esir olarak  Hazar Denizi’ndeki Nargin adasına gönderildi. Azeri Türklerinin yardımı ile  adadan yüzerek kaçtı. Birlikte kaçtığı bir arkadaşıyla Erzurum’a kadar yaya  olarak geldiler. (Esaretteki fotoğrafta oturanlar soldan sağa : Tayyareci Vecihi  , Rus Bl.K. , Rasıt Bahattin )



İstanbul’a geldiğinde savaşın sonları idi. Başkent İstanbul Hava  Müdafaa Bölüğü’ne tayin oldu. İstanbul işgal edilince esaretten dönen askerlerin  arasında gizlice Harem’den kalkan bir gemiyle Mudanya’ya, Bursa’ya ve  Eskişehir’e giderek Kurtuluş Savaşı’na katılmıştır. Kurtuluş Savaşı’nın ilk ve  son uçuşunu yapan, İzmir hava alanını işgal eden tayyareci olmuş, üç defa  takdirname alarak kırmızı şeritli İstiklal Madalyası kazanmıştır. Kurtuluş  Savaşı içinde Akşehir’de Jandarma Komutanı Ratip Bey’in kızı Hadiye Hanım’la  evlendi. İzmir’de Gönül, İstanbul’a döndüklerinde de Sevim isimli iki kızı  olmuştur. Savaş sonrası İzmir’de Seydiköy’de açılan tayyare okulunda yeni  tayyarecileri eğitime başlamış, tam o sırada 1923 yılı başlarında İzmit  mıntıkası Tayyare bölüğüne atanmış. Üç ay sonra İzmir’de Binbaşı Fazıl’ın eğitim  uçuşu sırasında düşüp ölmesiyle yeniden İzmir’e çağrılmış, kara ve deniz  okulunda öğretmenliğinden başka fen işleri ile de uğraşmış. Savaşta çekilen  yoklukların giderilmesi amacıyla havacılığı millileştirme düşünceleri  başlamıştı. Edirne’ye yanlışlıkla inen bir yolcu tayyaresini almaya memur  edilmiş.



Hizmet karşılığı bu uçağa adının verilmesi, 1919’dan beri uçak  projeleri yapan Hürkuşâ€™ta uçak inşa etmek düşüncesini yeniden canlandırmış.  Ganimet olarak Yunan’lılardan ellerine geçen pek çok motordan yararlanarak  projesini hazırlayıp ilk uçağı Vecihi K VI’ yı imal etmiştir. Uçağı için uçuş  müsaadesi istemiş, uçabilirlik sertifikası için bir teknik heyet oluşturulmuş,  ancak teknik heyetin içerisinde tayyareyi uçuracak ve kontrol edecek personel  bulunmadığından gecikmiştir. Sonunda teknik heyetten birinin “Vecihi, biz sana  bu lisansı veremeyiz, "uçağına güveniyorsan atla, uç, bizi de kurtar” sözü  üzerine Hürkuş, 28 Ocak 1925’de yaptığı uçağı Vecihi K IV ile ilk uçuşunu yapar.  



İzin almadan uçtuğu için cezalandırılınca, istifa ederek Hava  Kuvvetlerinden ayrılıp Ankara’ya gider ve kurulmakta olan Türk Tayyare  Cemiyeti’ne (T.T.C.) katılır. T.T.C. Fen şubesini organize etmekle  görevlendirilir.

Atatürk’ün “İstikbal göklerdedir” yönermesiyle havacı bir  kuşak yetiştirmek için kurulan Türk Tayyare Cemiyeti, halkın bağışları ile  yaşayan bir kuruluş olacaktı. Bunun için bir okul açmak, milli bir hava sanayi  kurmak amacındaydı. Hürkuş, yaptığı uçağını geri alıp, T.T.C.’nin bağış toplama  faaliyetlerinde kullanarak halka havacılık sevgisini aşılamak istiyordu ama,  uçağını geri almayı başaramadı. Bağış toplamak için bir madalya tüzüğü  hazırlandı. Bağışa göre bronz, gümüş, altın ve elmaslı madalya verilecek, 10.000  TL. bağışlayanın adı da alınacak uçağa ad olarak verilecekti. T.T.C’ne ilk  yardım Ceyhan ilçesinden gelmiş, 10.000 TL telgrafla bağışlanmış, alınan ilk  uçağa da Ceyhan adı verilmiştir. Hürkuşâ€™un uçakla yurtiçi bağış gezileri de bu  uçakla başlamış.



Bu arada Avrupa havacılığının tetkiki için bir heyetle  Hürkuş, ikinci kez Avrupa’ya gider. Almanya’da Junkers ve Rohrbach fabrikalarını  ziyaret ederler. Bu fabrikalar Türkiye’de anonim şirket halinde tayyare  fabrikası kurmak fikrindeydiler. Fransa’da da Breguet, Potez, Henriot gibi  birçok fabrikaları ziyaret etmişler, Hürkuş da bu fabrikaların uçaklarıyla  tecrübe uçuşları yapmış. Potez 25 tipindeki rekor tayyaresiyle akrobasi  uçuşundan sonra fabrika tarafından Atlantik uçuşu yapması için teklif yapılmış,  fakat Fransız Aero kulübünün baskısı ile teklif suya düşmüş.



Türkiye’ye  dönüşte 19 Ekim 1925’de Tayyare Cemiyeti idare kurulu istifa etmiş, cemiyetin  tasarı ve projeleri suya düşmüş, elindeki tayyare, vasıta ve elemanları hava  kuvvetlerine verilerek havacılıkla ilgisi kesilmiş oluyordu. Hürkuşâ€™un da tekrar  hava kuvvetlerinde görev alması istenince istifa etmiştir. Milli Savunma  Bakanlığı Kayseri’de Tayyare ve Motor Anonim Şirketi (Tomtaş) adında bir fabrika  kurmak için anlaşır. Hürkuş Tomtaşâ€™ın teklifini kabul ederek Almanya’ya gider.  Hürkuş Almanya’da Ju A-20 tayyarelerinde bazı noksanlıklar bulur, onların  düzeltilmesi ile Ju A-35 ‘lerin yapımını da üstlenir. 18 Temmuz 1926’da  telgrafla memlekete çağrılır, Ju A-35’in satın alınması için tecrübe uçuşu  istenir. Junkers bu uçuşun özellikle Hürkuş tarafından yapılmasını, uçağının  zamanın en modern ve yüksek ateş kudretinde iki kişilik av tayyaresi, savaşta  her tarafa ateş saçabilme gücü olduğunun kanıtlanması için Fransızların gözde  uçağı Newport De Large’la savaşını ister. 1 Ağustos 1926 da temsili savaş  yapılarak Ju A-35 ile Hürkuş kazanır.



Hürkuş yurda döndükten sonra,  Tomtaş emrinde biri 14 kişilik 3 motorlu Ju-23, diğeri altı kişilik tek motorlu  Ju F-13 yolcu tayyareleriyle Ankara - Kayseri arasında ulaşım uçuşları yapar.  Tarih 1927’dir. Hürkuşâ€™un bu uçuşlarının, yurdumuzda ilk hava yolları uçuşları  olduğu düşünülebilir

Hürkuş, Tomtaşâ€™a, Ju A-35’in kanatlarına benzin  depoları ilavesi ile havada kalma süresini uzatarak Ankara â€" Tahran uçuşunu  direkt yaparak, İran devletine uçağı göstermek ve hükümetimizin rızasıyla  devletimizin ihtiyacından fazlasının yabancı devletlere de satılabilmesi fikrini  açmış. Bu yapılırsa hem devletimiz şereflenecek, hem de Tomtaşâ€™a büyük faydası  sağlayacaktı. O sırada henüz Tomtaş fabrikası teşekkül etmemiş ve Ju A-35  tayyaresi de Tomtaşâ€™a devredilmemiş olduğundan bu uçuşu  reddedilmişti.



Milli havacılığımız için güzel bir başlangıç olan Tomtaş  ne yazık ki 1928 yılına kadar çalışmalarına devam edebildi. Kötü yönetimi  yüzünden 1928’de iflas etmiş, daha doğrusu iflas ettirilmiştir.



Hürkuş  1925’de Kurtuluş Savaşı öncesi İstanbul’da iken sevdiği fakat Anadolu’ya geçtiği  için ailesi tarafından kendisine verilmeyen İhsan Hanım’la anlaşmış, eşinden  ayrılarak onunla evlenmiş ve 1927’de Perran isimli bir kızı daha  doğmuştur.



Bir yıllık aradan sonra Hürkuş Türk Hava Kurumundaki eski  görev yeri olan Teknik şubeye döner. 1930 yılı sanayi kongresi Ankara’da  toplanmış, Halkevi’nde de yerli mallar sergisi açılmıştır. Hürkuş burada yerli  malı uçaklarının resim ve maketleri ile Vecihi K-XI uçak modelinin minyatürünü  sergiler ve büyük ilgi görür. Kurumda boş durmaz, yeni model ve tiplerini  tasarlamaya devam eder.



1930 yılı yıllık iznini 2 ay ücretsiz olarak  uzatıp Kadıköy’de bir keresteci dükkanını kiralayarak, 3 ay içinde ilk Türk  sivil uçağını, aslında ikinci uçağı Vecihi K-XIV uçağını inşa etmiştir. İlk  uçuşunu 16 Eylül 1930’da Kadıköy Fikirtepe’de büyük bir kalabalık ve basın  topluluğu karşısında yapmış. Uçak iki kişilik, tek motorlu spor ve eğitim  uçağıdır. Uçağı ile birlikte uçarak Ankara’ya dönmüş, Ankara üzerinde bir  gösteri yapmış, Başbakan İsmet İnönü ve bazı komutanlar tarafından uçağı  incelenerek tebrik edilmiş. Uçabilirlik sertifikası verilmesi için İktisat  Bakanlığına müracaat ederek müsaade istemiş. 14 Ekim 1930’da, “Tayyarenin teknik  vasıflarını tespit edecek kimse bulunmadığından gereken vesika verilmemiştir”  cevabını almış.



Bakanlık nezdinde yapılan girişimler sonucu uçağa istenen belgenin  alınması amacıyla Çekoslovakya’ya gönderilmesi kararı alınmış. Hürkuş, 6 Aralık  1930’da Prag’a geldiğinde henüz tayyare gelmemişti. Tayyareye ait bütün resmi  evrak önce Çek diline çevrilmiş, uçak gelince de tekrar monte edilerek uçağın  malzemeleri ve her türlü teknik kontrolu yapıldıktan sonra uçuşu istenmiş. Her  türlü uçuş şekilleri ile uçuşun kontrolu tamamlanmış. Hürkuş 23 Nisan 1931’de  Çekoslovakya’lı yetkililer tarafından civardaki bir gazinoda düzenlenen bir  törenle, baş köşesinde “Yaşasın Türk Tayyareciliği” yazılı bir pankartla  onurlandırılarak uçuş müsaadesini almıştır. 25 Nisan 1931’de Çekoslovakya’dan  uçarak Türkiye’ye gelmek için yola çıkıp 5 Mayıs 1931’de Türkiye’ye gelmiştir.  



Hürkuş uçağının atıl kalmaması için Posta idaresi ile çeşitli  görüşmelerde bulunur. İlk kurulmak istenen posta hattı Ankara-Erzurum ile  Ankara-İstanbul arasında düşünülür. Bu arada Türk Hava Kurumu yeni bir turne  planlar. Ankara’dan başlayan uçuş Aksaray, Konya, Manavgat, Antalya, Fethiye,  Muğla, Aydın, Denizli, Uşak, Eskişehir, Adapazarı, İzmit ve Yeşilköy’de  tamamlanır. Uçuş büyük bir başarıyla tamamlanmıştır. Kurum şubeleri bağışlarla  zenginleşmiştir, ama 3 Kasım 1931 tarihli telgrafta büyük yardımcısı makinisti  Hamit’in işine son verilir Hürkuşâ€™a ödenen uçuş tazminatı kesilerek Vecihi XIV  uçağı uçuştan men edilir. Bundan sonraki uçuşların Milli Müdafaa Vekaleti  tarafından verilecek uçakla gerçekleştirileceği bildirilir. Bu durum Hürkuşâ€™un  Kurum’dan tekrar ayrılmasına neden olur. Gezileri sırasında gençlikte  oluşturduğu uçma sevgisi ile bir havacılık okulu açmayı düşünür.



21 Nisan  1932’de İlk Türk Sivil Tayyare Mektebi’ni kurar. İkisi kız olmak üzere 12  öğrenci kaydolur. 27 Eylül 1932’de eğitim ve öğretime başlanır. Okulun gayesi  Türk gençliğini havacılığa alıştırmak, tayyareci kuşaklar yetiştirerek Türkiye  Cumhuriyeti hava ordusunun yedek gücü olmaktı. Okulun motorlu ve motorsuz iki  şubesi olacaktı. Eğitim teorik ve uygulamalı olarak yapılıyordu. Büyük bir  atölyesi vardı. Kalamışâ€™ta bir hangar ve uçuş alanı olarak kullandıkları küçük  bir sahası, bir de Fikirtepesi’nde uçuş alanları vardı. İlk 12 öğrenci Sait,  Tevfik, Muammer, Abdurrahman, Salih, Osman, Rıza, Hikmet, Hüseyin, Kenan,  Bedriye ve Eribe idi. Öğrencilerin eğitim sırasında hiçbir kazası olmamıştır.  Zor koşullarda eğitim yaparken bazı kurumların, örneğin Tekel İdaresi’nin ve İş  Bankası’nın reklamlarını yapmış, bazı vatansever yetkili kuruluşların da  yardımları olmuştur.



Nuri Demirağ Bey, bir tayyare yapımı için 5000 TL  vermiş, böylece 1933’de adı Nuri Bey olan Vecihi K-XVI kabin uçağı yapılmıştır.  Aynı yıl tek satıhlı Vecihi KXV uçağını da inşa etmişler ve 30 Ağustos 1933’de  iki Vecihi XIV, iki tane Vecihi XV ve Nuri Bey Vecihi-XVI uçakları ile  öğrencileri İstanbul göklerinde gösteri uçuşu yapmışlar. Okulda, bir de Vecihi  SK adlı uçak motoru ile çalışan deniz botu yapılmıştır.



Öğrencilerinden Sait Bayav, Tevfik Artan, Muammer Öniz, Osman  Kandemir, ilk kadın tayyarecimiz Bedriye Gökmen ve kızı (yeğeni) Eribe yalnız  uçmayı başarmışlar. Vecihi Sivil Tayyare okulu parasal sorunlardan ve  yetiştirdiği öğrencilerin diplomalarına denklik verdirememiş olmasından  kapanmıştır.

1935 yılı başlarında Türk Hava Kurumu Başkanı Fuat Bulca,  çağrılı olarak Rusya’ya gider. Orada sivil havacılığın durumunu görür ve  dönüşünde Atatürk’e anlatır. Atatürk, gezdiği her yerde kendisini havadan  saygıyla izleyen, gazetelerdeki yazılardan izlediği Hürkuş hakkında da Fuat  Bey’den bilgi ister.



Aldığı cevaplar karşısında Büyük Atamız : “Ya, öyle  mi? O halde Türk Kuşu namı ile yeni bir çalışma yolu açın ve Vecihi’den  faydalanın!” emrini verir.



Hürkuş Ankara’ya çağrılır. O da uçağına  atlayarak Ankara’ya gelir. Hürkuş bu durumdan çok sevinçlidir. Türk Kuşu’nda  yapılması düşünülenler, onun gerçekleştirmek istediği şeylerdir. Baş öğretmen  olarak amatör gençleri çalıştırmak, Etimesgut hangarlarını yapmak, yaz kampı  için uçuş sahası İnönü’nün bulunması ve okulunda yetiştirdiği öğrencilerinden  Sait Bayav, Tevfik Artan ve Muammer Öniz’in Rusya’ya eğitime gönderilmesi onun  mutluluğu olur.



Ne yazık ki 29 Ekim 1936’da yeğeni Eribe’nin şehit  olması onu çok üzmüştür. Türk Hava Kurumu, 1937 sonbaharında mühendislik eğitimi  için Hürkuşâ€™u Almanya’ya gönderir. Vecihi Hürkuş, Weimar Mühendislik Mektebine  ihtisas sınıfından başlatılmış, iki yıl sonra da mezun olmuştur. 27 Şubat  1939’da Tayyare Makine Mühendisliği diplomasını almıştır. Türkiye’ye döndüğünde  Bayındırlık Bakanlığına başvurarak, “Tayyare Mühendisliği Ruhsatnamesini” almak  istedi. Ancak yetkililer, “iki yılda mühendis olunmaz” diye bir gerekçe ile  kabul etmemişlerdir. Mühendisliğini Danıştay kararı ile kabul ettirir. Türk Hava  Kurumu’nda da yönetim değişmiş, vazifeleri başkalarına verilmiştir. O günkü  koşullarda teknik imkanın olmadığı Van’a tayin edilir. Bunun üzerine istifa  ederek kurumdan ayrılır.

Havacılıktan uzun bir ayrılıktan sonra 1947’de  Kanatlılar Birliği’ni kurdu. Gençlerin büyük ilgi gösterdiği bir kuruluş oldu.  1948’de Türk Hava Kurumu’ndan Magister tipi bir öğrenim uçağı temin ettiler.  Kanatlılar adlı bir dergi çıkarttılar. Büyük çoğunluğu üniversite öğrencileri  olan Kanatlılar Birliği fazla yaşayamadı.

1951’de beş arkadaşıyla birlikte  havadan zırai ilaçlama yapmak üzere Türk Kanadı adı ile bir şirket kurmuş, Sait  Bayav ve Muammer Öniz’le İngiltere’ye giderek Auster tipi üç uçak almışlar.  Türkiye’ye döndükten sonra ortaklar arasında çıkan anlaşmazlık üzerine Hürkuş,  haklarından vazgeçerek şirketten ayrılır.



1952’de Paro mamasının  reklamını yapmak için tekrar İngiltere’ye giderek Proctor V tipi dört kişilik  hafif turist tipi tayyare alır. Bu tayyare ile değişik müesseselerin reklamını  yaptı. Paro bebek maması, Puro sabunu gibi gıda ve malzemeleri ufak kağıt  paraşütlerle uçaktan dağıtarak, kanatlarına taktığı patiskalar üzerine  bankaların isimlerini yazarak reklamcılık yaptı.



6 Ağustos 1954’de  kırkıncı hizmet yılını kutlamak için Yeşilköy Hava Limanı salonlarında Türk  Havacılar Bayramı adıyla bir jübile yapıldı. 29 Kasım 1954’de Hürkuş Hava  Yollarını kurdu. Türk Hava Yolları’nın seferden kaldırdığı uçaklardan 8  tayyareyi Ziraat Bankasından kredi ile almıştı. Bir takım güçlüklerle uğraşarak  hava yollarının sefer yapmadığı yerlere seferler koyarak , izin vermediklerinde  gazete taşıyarak çalışmak istedi, ama sabotajlar, uçaklarının parçalanması ve  sonunda uçuştan men edilerek uçamadı. Buna rağmen uslanmadı. Elinde kalan son  uçağını da Maden Tetkik Arama Enstitüsü’nün emrinde kullanarak Güney Doğu  Anadolu’da torium, uranium ve fosfat arayarak zor doğa koşullarında çalıştı.  

Hayatının sonlarında çok sıkıntı çekmiş, borçlandırılmış, uçamayacak duruma  düşürülen uçaklarının sigorta giderleri ve bunların faizleri borcuna eklenmiş,  vatana hizmetten kendisine bağlanan çok yetersiz maaşına bile haciz konmuştur.  



Ankara’da anılarını yazarken, bir kaza sonucu beyin kanamasından komaya  girdi. Gözleri ve kalbi göklerde olan Vecihi Hürkuş, insanların aya ayak basmak  üzere uçtuğu gün olan 16 Temmuz 1969 tarihinde Gülhane Askeri Tıp Akademisi  Hastahanesi’nde hayata gözlerini yumdu.




Linkback: Vecihi Hürkuş, Büyük Türk Tayyareci
  • Gösterim 2,238 
  • Herşey Genel Paylaşım
  • 0 Yanıtlar


Linklerin Görülmesine İzin Verilmiyor Üye ol Veya Giriş Yap


Paylaş whatsappPaylaş facebookPaylaş linkedinPaylaş twitterPaylaş myspacePaylaş redditPaylaş diggPaylaş stumblePaylaş technoratiPaylaş delicious

Benzer Konular (5)


İçerik sağlayıcı paylaşım sitesi olarak hizmet veren Replikacep.com sitemizde 5651 sayılı kanunun 8. maddesine ve T.C.Knın 125. maddesine göre tüm üyelerimiz yaptıkları paylaşımlardan kendileri sorumludur.Replikacep.com hakkında yapılacak tüm hukuksal şikayetleri İletişim sayfamızdan bize bildirdikten en geç 3 (üç) iş günü içerisinde ilgili kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde tarafımızca incelenerek gereken işlemler yapılacak ve site yöneticilerimiz tarafından bilgi verilecektir.
Footer menü
Hakkımızda
Bize Ulaşın
Biz Kimiz
Hizmetlerimiz